5 Aralık 2011 Pazartesi

MANTIKZEDE EĞRİLİKPERESTLERE

Aşkla yapılmayan evliliklere "MANTIK EĞRİLİĞİ" denir. Sorunsuz, fabrikasyon evlilikler. Tıkır tıkır işleyen bir fabrika gibi. Herkes görevini bilir ve yapar. Evlilik kurumu fabrikaya, eşler birbiriyle uyum içinde çalışan ve yalnızca kendi görevlerini yerine getiren makinelere ve çocuklar da üretilen ürünlere benzer. Sorunsuz, mükemmel işleyen bir sistem ama ruhsuz, duygusuz...
Ama ortada bir gerçek var: AŞK GERÇEĞİ
Bu sahneye yakıştıramayız kendimizi. Bu rolü oynarız beğenmesek de istemesek de. Ezberlenmiş repliklere döner sözlerimiz. Birileri yazar birileri yönetir bizi. Geçip karşımıza seyerederler. Alkışladıkları da olur zaman zaman. Neticede oyuncuyuzdur, oynuyoruzdur işte. Ya sonu bekleriz ya da... 
ya da gerçeğe döneriz. Artık kimse yazamaz, kimse yönetemez. Yalnızca bize ait olması gereken bir hayatı. Kendi kendimizin yönetmeni oluruz. Bunu başaramazsak eğer ne o oyun sahnesine layık görebiliriz kendimizi ne de sıyrılabiliriz üstümüze yapışan rollerden. 
Bir gerçeğimiz olmasa kolay olurdu belki... Aşk gerçeği! O gerçek ki yalnızca mantık eğriliğinden sıyrılabilmiş olanların gerçeği. Hiçbir sahneye koyamayacağımız ve belki de hiçbir zaman alkışlanmayacak olan o gerçek. Ama gerçek işte... Her şeyiyle bize ait olan, bedenimiz gibi, ruhumuz gibi, kendimiz gibi... İnsan kendinden saklayabilir mi kendini? 
Delilik mi bu? Zaten bu kadar akıllı fazla bu dünyaya. Hem kim iddia edebilir ki normal olanın akıllılık olduğunu. Bazen ne düşünüyorum biliyor musun? Tüm fabrikaları bombalasak, yerle bir etsek. İçinde hiçbir ruhu barındırmadan, duyguya yer olmadan tıkır tıkır işleyen o fabrikaları. Bir avuç hurda yığınına çevirsek. Nasıl olsa bir gün paslanmaya mahkum değiller mi?
Uzun  bir yolculuğa çıksak sonra, elimizi eşimizin eline, yüreğimizi yüreğine koysak. Biz kendimizce yaşarken kendi benliğimizi; yalnızca o en yüce duygunun esiri olsak. Ne mevsimlerden geçeriz ne yıllardan ne de bütün o gereksiz teferruatlardan. Nasıl olsa her şey bir şekilde gelip geçer hayatımızdan . Bir aldığımız nefesi biliriz can gibi! Gerçek olan odur çünkü. Nefessiz bile yaşamayı öğretir o gerçekler bize kim bilir. Ya da daha çooook yanarız o gerçeğin ateşiyle. 

Öznur HEDİK

1 yorum:

kuvvetlice esen rüzgarda nefes almak gibi aşk bir bedene sığdırılmayacak kadar büyük

Yorum Gönder

Gri Kelebek sitesinin tüm hakları Öznur HEDİK'e aittir.
İzin alınmadan ve kaynak göstermeden alıntı yapılamaz!


Paylaş!

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites