27 Şubat 2012 Pazartesi

SEÇ BAKALIM

Bir kadın, bir erkek bir de gurur... Peki aşk nerede? İşte buna tam olarak siz karar verirsiniz. Gurur denilen o baş belasının zirvesinde de olabilir, ayaklarının tam altında da. O, öylesine koyu renkli bir perdedir ki... Kurşun işlemeyecek kadar kalın bir zırh, aşılması mümkün görünmeyen yükseklikte bir dağ gibi durur hayatınızın tam ortasında. Sanırsınız ki asla erişilemez, sarsılmaz, yıkılmaz. Çok güçlü gibi görünür. Bir de bakmışsınız ki serilivermiş ayaklarınızın altına. O görkemli gururunuzu kendi ayaklarınızla çiğneyivermişsiniz. Aşk nerede? İşte bu noktada emin olursunuz ki aşk: Yalnızca durmaksızın çarpan kalbinizde değil, kanınızda, kemiğinizde hatta iliğinizdedir. 
Gururunuz, yüce dağların zirvelerine toplanmış kar kütleleri gibidir. Göz kamaştırır, ürkütür, üşütür...
Aşk, öyle ki çığ gibidir. Bir bakarsınız serivermiş gururunuzu ayaklar altına. Engel olamazsınız. Gururun soğuk bedeni; öyle bir akar ki yamaçlarınıza, tutamazsınız onu. Yalnızca seyredersiniz. 
Aşk ki ömrünüzü aydınlatacak ışık demetidir. Kaldıramazsanız o koyu renkli gurur perdesini hatta aralamaya bile cesaretiniz yoksa hiçbir zaman sızmaz hayatınıza. Işıktan bihaber, karanlığa mahkum yaşarsınız.
  Söküp atmalısınız kendi ellerinizle o zırhı. Kurşun ise gelip bulmalı sizi, vurmalı tam kalbinizden. Kanatacaksa kanatmalı. Eğer tek bir kıvılcımsa gördüğünüz o ateşe körük olmalı. Yakacaksa yakmalı. Isıtmalı o buzdan soğuk gururunuzu. Eritip yok etmeli. 
   Bir kuş gibi özgür olmak ister aşk. Doyasıya kanat çırpmak ister. Asla sığmaz gurur kafesine. Eğer her şeye rağmen sokulabilmişse hayatınıza; gururunuza rağmen gelip konmuşsa dalınıza, emin olun ilk kışta göç edecektir. Sıcak diyarlara uçacaktır. Başka baharlarda süzülecek, cıvıldaşacak, başka dallara konacaktır turnalar gibi. Oysa gururdan arınmış bir ruhun baharında hep serçedir aşk. Kışı da göğüsler soğuğu da. 
   Siz hala görkem mi diyorsunuz? Hâlâ başınızın üstünde mi taşıyorsunuz onu? Peki aşk nerede? 
Ben söyleyeyim size: Ayaklarınız tam altında. Öyleyse acırım size. 
   Mavi sisler içinde adeta gökyüzüne dokunacakmış gibi görünen yüksek dağ gibi duran ruhunuzda; kuşların nağmelerle uçuşmasına izin vermiyorsunuz demektir. Öyleyse, sizin dağlarınızdaki ormanlarda hiçbir zaman şeffaf sular akmayacak, türlü renk ve kokuda ruh okşayıcı ahenkte çiçekler açmayacak demektir. Hep vahşi kalacak ormanlarınız. Tepeleriniz puslu ve karanlık kalacak. Aşk nerede??? Sislerin ardında, karanlığın içinde... Siz buna güç mü diyorsunuz? Acırım size! 

Öznur HEDİK

24 Şubat 2012 Cuma

KUZUM

Biricik Oğluma
Bu mektubu da diğerleri gibi uzağımda olduğun için değil, bir gün çok uzaklara gittiğinde bile beni hep yanında hissetmen için yazıyorum sana.
Bir gün o ufacık, yumuşacık ve benim için hep körpecik kalacak olan o ellerini, avuçlarımın içine alıp minik minik öpücükler konduramazsam onlara, koklayamazsam eğer; bu satırları okuyup, avuçlarımda hep avuçlarının sıcaklığını hissedesin diye yazıyorum. 
Sen benim gönlümün, ömrümün, dünyamın en nadide çiçeği; en kıymetli madenisin. Sen dokunmaya, koklamaya doyamadığım; kıyamadığımsın. Bedenimin içinde varlığını ilk hissettiğimde kendime dedim ki: "Artık iki tane kalbim var. Daha güçlüyüm, daha mutluyum, daha umutluyum..." Dünyaya gelecek olmanın heyecanı, bir kalbimin de bedenimin dışında çarptığını görecek olmanın dahası onu kendi ellerimle şekillendirip büyütecek, çok mutlu edecek olmanın sevinci kapladı içimi ve de umudu. Bu umut sen kıpırdayıp tekmeler atmaya başladığında öylesine çoğaldı ki... Günler haftaları, haftalar ayları kovaladı ve her gün biraz daha büyüdün. Kocaman göbekli bir kadının umudu, hayali olmuştun artık. Dünyanın en güzel ünvanını verecektin ona. Dünyanın en güzel kokusunu sunacaktın. Ve yaptın. Doğdun dünyama, ışığım oldun. 
Kara kara bakan gözlerin değdi gözlerime. Kucağıma getirdiler seni, sıcağıma getirdiler. "Sen benim canım mısın?" deyip yanağına kondurduğum o ilk öpücüğün tadı, sıcaklığı hala dudaklarımda. 
Oğlum... canım... kalbim... 
Yeryüzünde başka hiçbir şeyin önemi kalmadı sanki. Kalbim yalnızca senin için çarpıyordu adeta. Senin içindi bütün hayallerim, emeklerim, dualarım. Nefes bile alıyorsam senin içindi. Ben anneydim artık. Sen ise dünyanın en güzel mucizesi. O uzun soğuk kış gecelerinde uyanırdım ansızın. Hemen sonra da sen. Bedenim ben uyusam bile uyumuyordu sanki. Senin acıktığını sen daha uyanmadan anlayıp, uyanıveriyordu  işte. Ben anneydim artık ve sen benimle besleniyordun. Bu, tarifi kelimelerle imkansız, sadece annelerin anlayabileceği ve dünyada eşi görülmemiş mükemmellikte bir his. Artık ayrı ayrı bedenlerde bile olsak biz seninle bütündük. 
Yeni umutlar kattın hayatıma. İlk gülüşün, ilk adımların, ilk sözlerin. Hepsinin yeri ayrı ama en başkası "ANNE" deyişin. Hep gül, çok mutlu ol oğlum. Anneler hisseder, hep gül ki ben de mutlu olayım. Bil ki yanında olamasam da dualarım hep seninle olacak. Seni sevgiyle kucaklıyor ve Allah'a emanet ediyorum. Seni çok seviyorum...
 Annen

Öznur HEDİK

YİNE Mİ BULUTLANDI GÖKYÜZÜ GÜNEŞİM?

Bir görünüp bir kayboluyorsun bak,
Birazdan yağmur olup akacaksın gözlerimden sağanak sağanak,
Damlaların oyduğu toprak gibi olacak kalbim,
Yağdıkça birikecek, biriktikçe bulanıklaşacak,
Sen toprağım, sen suyum iken can veren,
Sensizlik karıştırıp yine çamur yapacak,
Ben ay çiçeklerinin güneşe olan aşkıyla tutuldum sana,
Ne yana dönsem oradadır bakışlarım,
Ve ben sana böylesine muhtaçken,
Kara bulutlar yine düşmanım olacak.

Öznur HEDİK

18 Şubat 2012 Cumartesi

GİTTİM

Gitmek kolaydı, çok kolaydı, gittim!
Zor olan ellerimi götürebilmekti,
Dokunmak isterken saçlarına,
tutmak isterken ellerini,
Zor olan ellerimi götürmekti senden uzağa,
Merhabalara alışan ellerimi,
"Hoşça kal" demek için sallamaktı zor olan,
Gitmek öyle kolaydı ki, gittim!
Zor olan gözlerimi götürebilmekti uzak diyarlara,
Bakmak isterken yüzüne,
Görmek isterken yeşil gözlerini,
Zor olan gözlerimi götürmekti,
Mutluluğun ışığını saçan gözlerimde,
Ayrılığın yaşlarını saklamaktı zor olan,
Gitmek o kadar kolaydı ki, gittim!
Zor olan taşımaktı ayaklarımı,
Kalmak isterken, koşmak isterken sana doğru,
Zor olan taşımaktı ayaklarımı,
Gitmek çok kolaydı, gittim!
Zor olan yüreğimi de götürmekti,
Sana doğru kanat çırpan,
Hep sen diye atan yüreğimi götürmekti zor olan,
Gitmek kolaydı, gittim!
Zor olan ruhumu da yanıma almaktı,
Kolaydı, çok kolaydı, gittim ama;
Ruhumu seninle bıraktım, yanında kaldı...

Öznur HEDİK

'VAR'DAN ÖTE

Kıraç topraklara değse ayağın,
Yeşerir çiçek can bulur,
Taşa değse eşsiz ellerin,
Canlanır yaşayacak ten bulur.

Sen öyle mükemmel öyle değerlisin ki,
Bin kere gelse yürek dünyaya,
Görmez başka kimseyi,
Arayıp dört bucağı yine seni bulur.


Ne çıkar doğmasa güneş, olmasa sabah, 
Gözlerin güneş, yüzün aydınlık olur.
Bitmese kışlar, gelmese bahar,
Nefesin ılık meltem, tenin sıcak yaz olur.


Ne çıkar yıkılsa dağlar, denizler taşsa,
Kıyamet kopsa hatta,
Göğsün huzur, sığınak,
Dizlerin sütliman olur.


Bir telaştır sarsa bütün dünyayı,
Her yer kinle, nefretle dolsa,
Adın yine hep AŞK hep AŞK olur.

Öznur HEDİK

16 Şubat 2012 Perşembe

SENİ SEVMEK

Bir ceylan yavrusunu,
İlk adımlarının azmi gibi;
Şaşkınlık, mutluluk, heyecan,
Umut dolu kalbi gibi...
Bir düşe bir kalka,
Ayakta kalabilmenin çabasıyla
ve biraz da hırsıyla belki...
Anne sıcaklığına ulaşmanın,
Sokulup koklayabilmenin sevinci gibi,
güven ve huzur duymak gibi biraz.
Seni sevmek
Yedi veren güllerin;
Umudunu taşımak gibi içinde,
Hiç bitmeyecek,
"Bitti" denilen yerden,
Yeniden başlayacak olmanın güzelliği gibi.
Seni sevmek
Denizlere vurulmak gibi,
Mavinin asaletine,
Dalgaların gücüne,
Gönlünün derinliğine,
Zenginliğine tutulmak adeta.
Seni sevmek
Anne şefkati, çocuk masumiyeti,
toprak saflığı, su berraklığı,
ay ışığı, temmuz sıcağı, kar beyazı.
Seni sevmek
Bugün gibi, yarın gibi,
Seni sevmek
Adeta ölümsüz olmak gibi...

Öznur HEDİK

GECENİN SESLERİ

Bir şarkı tutturmuş gece yine,
Söylüyor usul ve karanlık,
Yine boğacak beni hüzne, belli.
Bir titreyen mum alevi,
Bir de yıldızlar aydınlık.


Bir masal tutturmuş gece yine,
Anlatıyor sisli ve bulanık,
Yine alıp götürecek beni derin uykulara belli.
Bir masamda kağıt-kalem,
Bir de hayalin uyanık.


Bir ağıt tutturmuş gece yine,
Ağlıyor kara yaşlarıyla ve yanık,
Yine burkacak içimi bu sitem belli.
Bir gecenin sessizliği dolduruyor odamı,
Bir de o olmaz olası yalnızlık.

 Öznur HEDİK

Gri Kelebek sitesinin tüm hakları Öznur HEDİK'e aittir.
İzin alınmadan ve kaynak göstermeden alıntı yapılamaz!


Paylaş!

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites